“Paranın Ekonomik Faydalılığı”
Ekonominin işleyişini anlamak için, paranın faydasını pratik açıdan düşünmek gerekmektedir. Paranın işlevini fonksiyon açısından değil, fayda açısından yeniden değerlendirmek gerekmektedir. Paranın hangi mekanizmalarla ekonominin işleyişini sağladığını açıklığa kavuşturmazsak, parayı nasıl kullanmamız gerektiğini de bilemeyiz.
Ekonominin nihai amacı, insanları hayatta tutmaktır. Modern ekonominin en büyük sorunu, insan merkezli değil, mal ve para merkezli bir ekonomi olmasıdır. İnsanlık göz ardı edilmektedir. Ekonominin temelinde insan hayatı ve yaşamı yoktur. Ekonomi, aslında, insan hayatını temel almalıdır. Mal ve para merkezli olduğunda, insanları mal gibi muamele etmekten başka bir şey yapamaz. İnsanları insan gibi muamele edemezsek, ekonomi nihai amacına ulaşamaz.
Özetle, ekonominin işleyişinin amacı, tüm insanların yaşamını sürdürebilmesini sağlamaktır. Mal ve para, bu amaç için sadece bir araçtır. İnsanların yaşamı tüketimle ortaya çıkar. Tüketim şekli, ekonominin temeli olmalıdır. İnsanlar hayatta kalmak için her gün belirli bir miktar kaynak tüketmek zorundadır. Özellikle gıda eksik edilemez. Ayrıca, giysi ve konut gibi belirli bir süre boyunca gerekli olan şeyler de vardır. Bu şekilde, tüketim sabit ve kesin bir şeydir. Buna karşılık, üretim malları arasında, taze gıda gibi üretimi istikrarsız ve dalgalı olan mallar vardır. Üretimdeki dalgalanmaları düzenlemek ve dengelemek, ekonominin işleyişinde gereklidir. Öncelikle, günlük yaşam ve insan hayatının şeklini belirlemek ve her an neyin gerekli olduğunu anlamak gerekmektedir. Ekonomi, yaşam, hastalık, yaşlılık ve ölüm gibi konuları düşünmekle başlar.
Ekonomi nihayetinde tüketimle ortaya çıkar ve maliyetle gerçekleştirilir. Ancak, tüketim ve maliyet göz ardı edilmektedir. Kötü durumlarda, maliyet bir engel olarak görülmektedir. Ancak, maliyet dağıtımın anahtarıdır ve maliyet ekonomiyi ayakta tutan şeydir. Maliyet anlamsızca azaltılırsa, dağıtım üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Maliyetin özü, gelirdir. Maliyet azaltılırsa, toplam gelir de azalır.
Ekonomiyi ayakta tutan unsurlardan biri israftır. Görünüşte israf gibi görünen yerlerde, ekonominin özü gizli olabilir.
Ekonominin amacı, gerçek yaşamı sürdürebilmektir ve para, arka planda, yardımcı bir araçtır. Para, bir amaç değildir.
Savaşın çıkmasının en büyük nedeni, yaşamın sürdürülemeyeceği korkusudur. Silahsızlanma savaşları sona erdirir demek bir yanılsamadır ve aksine, işgali davet eder. Savaşları sona erdirmek istiyorsak, savaş dışı yollarla sorunları çözebilmeliyiz. Bunun için, sadece kendi ülkemizin değil, karşı ülkenin de yaşamını sürdürebilmesini sağlamalıyız.
Para tüketilmez. Tüketilmeden sürekli olarak yeniden kullanılır. Çünkü para tüketilmediği için, paranın değeri değişim değeri olarak özelleşir. Para tüketilmezken, mallar tüketilmek üzere üretilir ve bu ön koşuldur.
Mallar (nesneler, hizmetler, haklar) tüketildiğinde ekonomik fayda sağlar. Bu nedenle, mallar temel olarak dolaşmaz. Zamanı geldiğinde tek taraflı olarak tüketilir. Buna karşılık, paranın nominal değeri bozulmaz, hasar görmez, yıpranmaz, kırılmaz, yok olmaz, yanmaz, buharlaşmaz, erimez, bozulmaz veya modası geçmez.
Para, negatif bir alan oluşturur. Para, nominal değer oluşturur ve negatif bir alan oluşturur. Gerçek pozitif (+), para negatif (-)dir. Gerçek, fiziksel alandadır. Zaman geçtikçe gerçek değer ve nominal değer arasında bir ayrışma olur. Ekonomik olayların arkasında, gerçek değer ve nominal değer arasındaki zaman farkı vardır.
Para, dağıtım için bir araçtır. Paranın rolünü yerine getirmek için işlevi değişim değeridir. Paranın özellikleri, dağıtım ve değişim ön koşuluyla oluşturulmuştur.
Para, malları üretmez, işlemez veya arabaları sürmez. Malların üretimi ve taşınması gibi gerçek işleri yapan makineler, cihazlar ve insanlardır. Paranın işlevi, hammadde satın almak veya insanları işe almak için yapılan harcamalardır.
Ekonominin işleyişi, insanları ve malları ilişkilendirerek üretim, dağıtım ve tüketimi gerçekleştirmektir. Para, insanları ve malları ilişkilendiren bir araç olarak işlev görür.
Dağıtım, ödeme aracı olan paranın önceden dağıtılması ve dağıtılan paranın kullanılarak piyasadan gerekli malların elde edilmesiyle gerçekleşir. Sorun, kendi başına çalışarak gelir elde edemeyen bir nüfusun varlığıdır, yani kendi gücüyle para kazanamayan bir kesimin varlığıdır.
Ekonominin işleyişi, üretim, dağıtım ve tüketim olmak üzere üç aşamadan oluşur. Yaşam için gerekli malları üretir, ihtiyacı olan kişilere dağıtır ve tüketir. Bu döngüyü aracılık eden paranın rolüdür.
Toplam üretim = toplam gelir (dağıtım) = toplam harcama. Buna üçlü eşdeğerlik denir. Dikkat edilmesi gereken, üçlü eşdeğerliğin sadece para üzerinde geçerli olduğudur. Fiziksel dünyada, yani fiziksel üretim ve fiziksel tüketim asimetriktir ve bu, gerçek dünyayı oluşturur. Nominal değer ve gerçek değer arasındaki fark, paranın nominal değeri bozulmazken, malların gerçek değeri bozulur, yıpranır veya yok olur.
Ekonominin işleyişini oluşturan unsurlar, üretim birimi, dağıtım birimi, piyasa ve tüketim birimidir (esas olarak hanehalkı). Para, dağıtım süreci boyunca üretim ve tüketimi birbirine bağlar.
Ekonomiyi istikrara kavuşturmak için, üretim, gelir ve harcamaların dengelenmesi gerekmektedir.
Genel olarak, üretim birimi ve dağıtım birimi bir arada olarak üretim ve paranın dağıtımını gerçekleştirir. Para, ödemeyi hazırlamak için kullanılır.
Modern ekonominin en büyük yanılgısı, dağıtımın sadece piyasada yapıldığı yanılsamasıdır. Dağıtım, dağıtım birimi tarafından, ödeme hazırlığı olan para olarak gelir olarak çalışmaya göre dağıtılır ve dağıtılan gelir kullanılarak piyasadan yaşam için gerekli mallar satın alınarak tamamlanır. Yani, paranın dağıtımı ve piyasadan yaşam için gerekli malların satın alınması olmak üzere iki aşamada dağıtım gerçekleşir.
Bu ekonomik sistem ve ekonomik birimleri harekete geçiren para. Para sistemi son derece basit bir sistemdir. Basit olduğu için, yüksek düzeyde işlem yapma yeteneğine sahiptir.
Sorun, kendi başına çalışarak para kazanabilen nüfus ile malları tüketen nüfusun uyuşmamasıdır. Yani, herkesin mala ihtiyacı olmasına rağmen, kendi başına çalışarak mal üretebilen ve para kazanabilen insanlar sınırlıdır. Bu boşluğu nasıl kapatacağımız, ekonominin en büyük sorunudur, ancak ne komünizm ne de kapitalizm bu noktayı fark etmemiştir. Ya da kasıtlı olarak göz ardı etmektedirler.
Nüfus, üretim işgücü nüfusu ve üretim dışı işgücü olarak ikiye ayrılır. Üretim dışı işgücü, kendi başına çalışarak gelir elde edemeyen nüfusu ifade eder. Üretim işgücü, mevcut sistemde yaşla yakından ilişkilidir. Üretim yaşındaki nüfus, mevcut ekonomide önemli bir faktördür.
Üretim ve tüketim ekonominin iki temel direğidir ve biri diğerine ağır basarsa ekonomi ayakta kalamaz. Özetle, üretim ve tüketim ayrılırsa ekonomi kontrol edilemez hale gelir. Bu nedenle, arada paranın dağıtım mekanizmasını devreye sokarız.
Tüketim, kamu tüketimi ve özel tüketim olarak ikiye ayrılır. Tüketim ekonomisi, kamu ve özel ayrımı ve yaşam planlaması temel alınarak oluşturulur. Kamu tüketimi, esas olarak devlet kurumları gibi kamu kurumları tarafından yapılan tüketimdir ve kamu tüketimi kamu işgücü ile birlikte gelir yaratır. Kamu tüketimi, eğitim, savunma, güvenlik, afet önleme, altyapı geliştirme ve yönetim gibi alanları içerir.
İş gücü, tüketim iş gücü ve üretim iş gücü olarak ikiye ayrılır. Tüketim iş gücünün çoğu ev içi iş gücü ve kamu iş gücüdür. Ev içi iş gücü, gelir getirmeyen bir iş gücüdür. Yani, ev içi iş gücünde çalışanlar tek başına gelir elde edemezler. Ev içi iş gücünü gelir getiren iş gücüne dönüştürmek için, ev içi işlerin dış kaynak kullanımı artmaktadır. Ancak, ev içi iş gücü ve tüketim iş gücünü doğru anlamazsak, ev içi işlerin dış kaynak kullanımı tüketim iş gücünün çökmesine neden olabilir. Ev işlerinin doğru bir şekilde değerlendirilmemesi, doğum ve çocuk bakımından kaçamayan kadınların yükünü artırma eğilimindedir. Bu, düşük doğum oranı ve yaşlanma gibi sorunlara ve cinsiyet ayrımcılığına neden olabilir. Ekonomide, nakde çevrilemeyen kısımlar olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Ve nakde çevrilebilir olup olmadığı, değerler ve felsefeye dayanmaktadır. Bu nedenle, ekonomik sistemin temeli ve dayanağı bir felsefe olmalıdır.
Ekonomik birimleri harekete geçiren şey, paranın giriş ve çıkışı, yani gelir ve giderdir. Gelir ve gider paranın akışını oluşturur. Ekonomik sistem ve ekonomik birimler, paranın girişi ve çıkışı. IN-OUT. I-O. Yani, ikili sistemle uyumludur.
Giriş ve çıkışta önemli olan, paranın ekonomik organizasyonun itici gücü olduğudur. Başka bir deyişle, mevcut ekonomi, parayla çalışan bir sistemdir. Para dolaştıkça ekonomik sistem işler. Para, kullanıldıkça fayda sağlar. Para, sürekli ve eşit bir şekilde toplumun her köşesine dolaşmalıdır. Para akışı durursa, toplum çöker. Ayrıca, para akışının olmadığı yerler ekonomik olarak ayakta kalamaz.
Paranın giriş ve çıkışını yaratan şey, paranın fazlası veya eksikliğidir. Fazla veya eksiklik önemlidir çünkü eksiklik olduğunda eksikliği gidermek için çalışır.
Bir ekonomik birimin paranın fazlası veya eksikliği, diğer ekonomik birimlerin paranın fazlası veya eksikliği ile zincirleme olarak parayı dolaştırır. Bir piyasada, paraya ihtiyacı olan ekonomik birimler ve fazla paraya sahip olan birimler bir arada bulunur. Herkesin paraya ihtiyacı yoktur ve herkes fazla paraya sahip değildir. Her zaman paraya ihtiyacı olan birimler ve fazla paraya sahip olan birimler vardır. Tüm ekonomik birimlerin paranın fazlası veya eksikliğinin toplamı sıfıra dengelenir. Ekonomik birimler, belirli bir döngüde paranın fazlası ve eksikliğini dönüşümlü olarak tekrarlar. Bu döngü, ekonomide belirli dalgalanmalara neden olur.
Çalışma ve geliri ayırırsak, üretim ve tüketim birbirine bağlanamaz. Dağıtımı homojen ve eşit yaparsak, üretim ve tüketim arasındaki bağlantı kopar ve üretim ve tüketim arasındaki karşılıklı denetim etkili olmaz.
Para, yaşam için gerekli bir malzemedir. Yaşam için gerekli kaynakları elde etmek için bir araçtır. Günümüz dünyasında para olmadan, yaşam için gerekli kaynakları elde edemezsiniz. Yani, yaşayamazsınız. Hayatta kalamazsınız.
Ekonomik sistem, ‘para’ akışının yarattığı lojistikle çalışır.
‘Para’, gelir olarak, çalışmaya göre ödeme hazırlığı olarak önceden dağıtılır. Tüketiciler, pazarda ‘para’ ile değiş tokuş yaparak yaşam için gerekli kaynakları elde ederler. ‘Para’ sahip olunabilir. Mülkiyet hakkı doğar. ‘Para’, sahibini değiştirerek, transfer ederek hareket eder.
Pazarda, ‘para’ alım satım yoluyla fayda sağlar. Alım, ‘para’nın faydasını, değişim değerini artırır. Satış, üretimi teşvik eder ve ödemeyi hazırlar. Borç almak, ödemeyi hazırlar ve borç ile faiz oluşturur. Borç vermek de ödemeyi hazırlar ve alacak ile faiz oluşturur.
Borç alıp verme, ‘para’ borç alan taraf için borç, borç veren taraf için alacak oluşturur.
Borç veren ve borç alan, satıcı ve alıcı, ayna görüntüsü, simetrik ilişki içindedir.
Ayrıca üretim araçlarını oluşturma aracıdır. ‘Para’, sermaye oluşturur.
‘Para’, para değerini oluşturarak fayda sağlar. Para değeri, değişim değeridir. Para değeri, miktar ve para birimi çarpılarak oluşur. Bu nedenle, para değeri miktar ve para birimine ayrılır.
Yukarıdaki durumlardan dolayı ‘para’nın pratik karakterini maddeler halinde sıralarsak, şu şekilde olur:
Bir, ‘para’ bir değerdir. Bir, ‘para’ nominal bir varlıktır. ‘Para’, nominal değer oluşturur. Bir, ‘para’nın nominal değeri bozulmaz. Bir, ‘para’nın negatif bir işlevi vardır. Bir, ‘para’ bir araçtır ve bir adaptör gibi çalışır. Bir, ‘para’ değeri birleştirir ve hesaplamayı mümkün kılar. Bir, ‘para’ bir birimdir. Bir, ‘para’ bir ölçü, bir ölçektir. ‘Para’ göreceli bir ölçektir. Bir, ‘para’ değişim değerini simgeler. Bir, ‘para’ bölünebilir. Bir, ‘para’ akışkandır. Yani, hareket edebilir. Bir, ‘para’ bilgidir. Bir, ‘para’ bilgiyi anonimleştirir. Bir, ‘para’ değişim değerini korur. Bir, ‘para’ dağıtım aracıdır. Bir, ‘para’ ödeme hazırlığıdır. Bir, ‘para’ zaman değeri yaratır. Bir, ‘para’ tüketilmez, yeniden kullanılır. Yeniden kullanılır. Bir, ‘para’ anonimdir. Bir, zaman değeri geometrik olarak, bileşik faizle değişir. Bir, ‘para’ değiştirilebilir. Alınıp satılabilir.
‘Para’ bir değerdir. ‘Para’ denilince akla gelen, banknotlar veya madeni paralar gibi, ‘para’ olarak düşünülen şeylerdir, ancak ‘para’nın özü değerdir ve ‘para’nın kendisinde bir gerçeklik yoktur. Banknotlar veya madeni paralar, ‘para’nın işlevini göstermek için banknotlar veya madeni paraların özelliklerini kullanır, bu nedenle banknotlar veya madeni paralar kullanım değeri taşımaz. ‘Para’ nominal bir varlıktır ve ‘para’nın kendisinde bir gerçeklik yoktur. Para değerinin gerçekliği, mallar veya faydalar ve haklardadır. Mallar veya faydalar ve haklar pozitif bir işlev (kullanım değeri) taşırken, ‘para’ negatif bir işlev taşır. Bu negatif işlev, ‘para’ akışının ters yönünde mallar veya faydalar ve hakların akışını yaratır.
‘Para’, negatif bir alan oluşturur. Zaman geçtikçe gerçek değer ve nominal değer ayrılır.
‘Para’nın özü değerdir. Günümüzdeki temsili para, fiziksel özelliklere sahip değildir, ancak banknotlar veya madeni paralar gibi fiziksel özelliklere sahip olduğunda, fiziksel özellikler, yıkım, kayıp, sahiplik gibi özellikler eklenir. ‘Para’, fiziksel özelliklerini kaybederek, ‘para’nın soyutlaşması, maddesizleşmesi, sinyalleşmesi, sembolleşmesi mümkün olur.
Doğa bilimlerinde kullanılan matematik sistemi ile ekonomide kullanılan matematik sistemi farklıdır. ‘Para’, doğal sayıdır, vektördür, ayrık sayıdır. Ayrıca, hesaplama, kalan hesaplama, hesaplama standardı bakiye ilkesidir. Bakiye ilkesi, bakiyeyi temel alan bir düşünce tarzıdır.
‘Para’, değeri sayısallaştırarak, değeri birleştirir ve hesaplamayı mümkün kılar. Örneğin, şişenin değeri ile meyve suyunun değerini toplamak. Çalışma saatinin değeri ile ulaşım masraflarını toplamak mümkün olur.
Mesafe veya ağırlık gibi fiziksel birimler mutlak birimlerdir, ancak ekonomik birimler fiziksel birimlerden farklı olarak göreceli birimlerdir. ‘Para’ birimi, malların miktarı, ‘para’nın dolaşım miktarı ve tüketicinin ihtiyaç miktarı ile belirlenen göreceli bir birimdir.
Para değeri, o an, o kişi, o malın ihtiyacının yarattığı değerdir ve evrensel bir değer değildir. Para değeri göreceli bir değerdir ve talep ve arz, para miktarı ile belirlenir. Talep tüketim gücü, arz üretim gücü ile sınırlıdır. Tüketim miktarı ve üretim miktarı sınırlıdır, bu nedenle para miktarı üst sınırda kapalı olmalıdır. Tüketim miktarı ve üretim gücü sabit değildir.
‘Para’, bir araçtır ve tek başına fayda sağlayamaz. ‘Para’nın işaret ettiği bir hedef olmalıdır.
‘Para’, değişim değerini simgeler. ‘Para’ akışının ters yönünde mallar veya faydalar ve hakların akışı vardır.
Ekonomik değer katma değerdir. Verilen bir mala, çalışma veya zaman, işleme, montaj gibi eklenen değer katma değerdir. Ekonomik değer genellikle katma değeri ifade eder.
Ekonomik değeri oluşturan veya değiştiren faktörlerden biri zamandır. Ekonomik değer zaman değeri de olabilir. Zaman değeri, belirli bir zaman geçtikten sonra oluşan ekonomik değer farkını ifade eder. Katma değerin bir türüdür. ‘Para’, zaman değeri yaratır. Zaman değeri, ‘para’yı hareket ettiren bir güç olur.
Zaman değeri, zamanın bir fonksiyonu olarak ifade edilir,
Faiz zaman değeri yaratır. Zaman değeri kar yaratır.
Kar, ‘para’nın işlevini gösteren bir göstergedir, ancak ‘para’nın fazlalığını veya eksikliğini ifade etmez.
‘Para’nın işlevleri uzun vadeli işlevler ve kısa vadeli işlevler olarak ayrılır. ‘Para’nın uzun vadeli işlevi, ‘para’nın faydasının uzun süre çalışmasıdır. Kısa vadeli işlev, ‘para’nın faydasının belirli bir süre (prensip olarak bir yıl) çalışmasıdır.
Malların ekonomik değerinin karakteri, malların tüketim süresine bağlıdır. Örneğin, gıda gibi kısa sürede tüketilen mallar ile ev veya araba gibi uzun sürede tüketilen mallar, arazi gibi temel olarak yarı kalıcı olarak korunmayan mallar arasında ekonomik değer karakterinde farklılıklar vardır.
Bu tür ‘para’ karakterine dayanarak, ekonomik sistem ve para sistemi tasarlanmalı ve kontrol edilmelidir. Ekonomik sistem, ekonomik faydaya, çalışmaya göre ‘para’yı organize bir şekilde dağıtarak, ekonomik fayda ile üretilen malları, pazardan ödeme hazırlığı olarak dağıtılan ‘para’ ile satın alarak çalışır. Yani, üretim, dağıtım, tüketim işlevlerini ‘para’ aracılığıyla gerçekleştiren bir sistemdir. Yani, para değeri basitçe talep ve arz ile belirlenmez. Karşıt olarak, gelir ve gider, tasarruf vardır ve bunların karşılıklı etkileşimi ile belirlenir. Talep ve arz pazarı etkilerken, gelir ve gider organize bir şekilde belirlenir. Bu çift yapı ekonomiyi karmaşık gösterir.
‘Para’, dağıtım için bir araçtır. ‘Para’nın işlevini yerine getirmek için değişim değeri işlevi vardır. ‘Para’nın özellikleri, dağıtım ve değişim öncülünde oluşturulmuştur.
‘Para’nın işlevi ve hareketi muhasebe ile belirlenir. Üretim sürecinde ‘para’nın işlevi ve hareketi muhasebe ile belirlenir. Ölçüm noktaları, oluşum, gerçekleşme, tamamlanma olmak üzere üç noktadır.
Para, zaman değeri ile hareket eder. ‘Para’ kullanıldığında tükenir. ‘Para’ kullanıldığında eksilir. ‘Para’yı hareket ettiren, ‘para’nın fazlalığı veya eksikliğidir. ‘Para’yı dolaştırmak için, fazla olan taraf ve eksik olan taraf olmalıdır. Sürekli fazla olan taraf ve eksik olan taraf olmalıdır. ‘Para’, gelir ile çalışmayı ekonomik değere dönüştürür.
Ekonomik sistemi çalıştıran, ‘para’ akışıdır. ‘Para’ akışı, nakit akışı, nakit akışıdır. Nakit, o an, o anda, ‘para’nın işaret ettiği değişim değeridir. Alım satım, borç alıp verme gibi piyasa işlemleri ‘para’ akışını yaratır. ‘Para’ akışının arkasında, ‘para’ akışının ters yönünde malların akışı vardır. Malların akışı gerçek ekonomiyi oluşturur. ‘Para’ akışı nominal ekonomiyi oluşturur. Malların işlevi pozitif bir işlev olarak kabul edilirse, ‘para’nın işlevi negatif bir işlevdir.
Para sistemini düzgün bir şekilde işletmek için, ‘Para’ toplumun her köşesine eşit şekilde dolaştırılmalıdır. ‘Para’ sürekli dolaştırılmalıdır. ‘Para’, ihtiyacı olan kişilere gerektiği kadar sağlanmalıdır. ‘Para’, ödeme hazırlığı olarak önceden dağıtılmalıdır. ‘Para’, ekonomik faaliyetlerle bağlantılı olmalıdır. Ekonomik faaliyetler, üretim, dağıtım, tüketimden oluşur.
Yukarıdaki noktaları dikkate alarak, aşağıdaki özellikler gereklidir. Bir, değeri birleştirmek gerekir. Bir, ‘para’nın toplam miktarının üst sınırını sınırlayan bir sistem gereklidir. Bir, ‘para’nın değişim değerini garanti etmek. Bir, ‘para’ üretim cihazı gereklidir. Bir, ‘para’ sağlama sistemi kurmak. Bir, ‘para’ dağıtım cihazı gereklidir. Bir, ‘para’ dolaşım sistemi gereklidir. Bir, ‘para’ dolaşım sistemi gereklidir. Bir, ‘para’ miktarını kontrol eden bir cihaz kurmak. Bir, ‘para’yı önceden dağıtma cihazı gereklidir. Bir, ekonomik değeri ‘para’ ile ölçülebilir hale getirmek.
Bu özellikleri gerçekleştirmek için gerekli olan ‘para’nın işlevleri, Bir, ödeme işlevi. Değişim değerini garanti etmek gerekir. O anki piyasa işlemi ile belirlenen mallarla eşdeğer ‘para’ ile değişimi garanti eden bir işlev gereklidir. Ödeme işlevi değişim değerinin ifadesidir. Bir, değeri saklama. ‘Para’ tüketilmez. Tüketilememesi, değeri saklama ve biriktirme imkanı sağlar. Bir, ölçü birimi olmak. ‘Para’, malların veya zamanın miktarı ile ‘para’ birimini (fiyat) çarparak ekonomik birimi belirler. Para birimi, o anki piyasa işlemi ile belirlenen göreceli bir birimdir. Bir, hesaplama işlevi. ‘Para’, ekonomik birimleri birleştirerek sayısal hale getirir ve hesaplamayı mümkün kılar. Bir, ölçüm işlevi. Üretim miktarını, tüketim miktarını ölçülebilir hale getirir. Üretim miktarı ve tüketim miktarını otomatik olarak ayarlayabilir.
Ayrıca, ekonomik değeri ‘para’ ile ölçülebilir hale getirir. Ölçülebilir hale getirmek için sayısallaştırır.
Bir ekonomik bölge, tek bir para sistemine sahip olabilir.
‘Para’ üretim sistemi
‘Para’nın kaynağı borçtur. Yani, borçtur. ‘Para’ ihraç eden kurum, borç alarak ‘para’ oluşturur. ‘Para’, bir tür gerçek varlığı teminat altına alarak güven kazanır. Yani, bir tür gerçek değeri olan bir şeyle birlikte oluşturulur.
‘Para’ üretmek için, gerçek değerden nominal değeri ayırmak gerekir.
Genel hükümetin sağladığı mallar veya haklar teminat olarak kullanılarak, merkez bankası borç alır. Genel hükümetin teminat olarak sağladığı haklardan biri devlet tahvilleridir. Devlet tahvilleri, hükümetin vatandaşlara olan borcu ve aynı zamanda bir varlıktır. Banknotlar (banknotlar, ‘para’) ihraç eden banka için borç, yani borçtur. Hükümet, devlet tahvillerini teminat olarak kullanarak finansal kurumlardan ‘para’ borç alır. Genel hükümet, gerçek mallar sağlayarak, negatif olan ‘para’ya güven verir. Finansal kurumlar negatif olan kısmı üstlenir. Yani, borç, borç alır.
‘Para’ sağlama cihazı
Öncelikle, ‘para’yı piyasaya nasıl sağlayacağımızdır. Sonra, ‘para’yı piyasada nasıl dolaştıracağımızı düşünmek gerekir.
‘Para’, borç alıp verme yoluyla piyasaya sağlanır ve alım satım yoluyla fayda sağlar. Borç alıp verme yoluyla sağlanarak, ‘para’nın dolaşım miktarını ve akışını kontrol etmek mümkün olur. Ayrıca, ‘para’ya kredi işlevi eklenir. Yani, ‘para’ya güven sağlanır.
‘Para’nın piyasaya sağlanması, merkez bankası veya hükümet tarafından ihraç edilerek, ticari bankalara borç verilerek ve daha sonra finansal kurumlardan diğer ekonomik aktörlere borç verilerek gerçekleştirilir. Finansal kurumlardan piyasaya (diğer ekonomik aktörlere) akan miktar kadar alacak ve borç oluşur. Finansal kurumlara piyasadan akan, yani fonların geri alınması, geri alınan miktar kadar alacak ve borç azalır.
‘Para’ sağlayan kurum sınırsız ‘para’ sağlarsa, para miktarında bir sınır olmaz. Üretim ve tüketim sınırlı olduğundan, ‘para’ya sınırsız bir sınır getirilirse, dağıtım standardı olmaz. Bu nedenle, ‘para’ sağlamak için teminat gereklidir. Altın standardında, altın teminat olarak kullanılırdı, ancak günümüzde devlet tahvilleri teminat olarak kullanılarak sınırlama getirilir.
‘Para’ geri alma cihazı
‘Para’ dolaşım miktarını kontrol edebilmek için, ‘para’yı geri almak için bir mekanizma, cihaz gereklidir. ‘Para’ sağlandıktan sonra, ‘para’yı geri almak için bir cihaz gereklidir, ancak ‘para’yı geri almak, sağlamak kadar zordur.
‘Para’ dolaştırma yeri
‘Para’yı dolaştırarak, mallarla değiş tokuş yapılan yer, pazardır. ‘Para’ dolaşır ve mallar tek yönde akar.
‘Para’yı dolaştırarak çalışan, ‘para’nın fazlalığı veya eksikliğidir. ‘Para’nın tedarik edilmesi ve salınması, biriktirilmesi tekrar edilerek ‘para’ piyasada dolaştırılır.
Ekonomiyi dolaştırma rolünü üstlenen ekonomik aktörlerdir. Ekonomik aktörler, üretim aktörleri, dağıtım aktörleri, tüketim aktörleridir.
Ekonomik aktörlerden, malların veya ‘para’nın akışını düzenlemeleri ve dengelemeleri beklenir. Yani, malların veya ‘para’nın akışını düzenleyerek, orada. Birikim, depolamanın önemi vardır. O zaman, birikim, depolama önemli bir işlev görür. Bu nedenle, dağıtım aktörlerinden birikim, depolama işlevi de beklenir. Birikim, depolama işlevi, saklama işlevini de içerir. Birikim, depolama kısa vadeli ve uzun vadeli olabilir.
Birikim hem mallarda hem de ‘para’da vardır, ancak mallar ve ‘para’ arasında temel bir fark vardır. Mallar ve ‘para’ arasındaki fark. Mallar çürür veya bozulur, ancak ‘para’ çürümez.
‘Para’ tüketilmez. Tüketilmeden sürekli yeniden kullanılır. Çünkü ‘para’ tüketilmediği için, ‘para’nın değerini değişim değerine odaklanmasını mümkün kılar. ‘Para’ tüketilmezken, mallar tüketilmek için amaçlanır ve önceden belirlenir.
‘Para’ biriktirilirse sermaye oluşturur.
Mallar (mallar veya hizmetler, haklar) tüketilerek ekonomik fayda sağlar. Bu nedenle, mallar temel olarak dolaşmaz. Zaman geldiğinde, tek yönlü olarak atılır. Buna karşılık, ‘para’nın nominal değeri çürümez, hasar görmez, bozulmaz, kırılmaz, yok olmaz, yanmaz, buharlaşmaz, erimez, bozulmaz, eskimez.
Enflasyon, deflasyon, durgunluk, kriz gibi olaylar ‘para’, parasal olaylardır. Kıtlık, deprem, sel, orman yangını, tsunami, kaza, salgın, küresel ısınma gibi olaylar mallar, maddi olaylardır. İşsizlik, düşük doğum oranı ve yaşlanma, nüfus sorunları, şehir sorunları, savaş, iç savaş, devrim gibi olaylar insan olaylarıdır.
Büyük kıtlık sırasında, büyük miktarda parayla
“Parayı” Dağıtan Cihaz
Birçok kişi dağıtımın piyasada yapıldığını yanlış anlıyor. Ancak, dağıtım sadece piyasada yapılmaz. Dağıtım, önceden, çalışmaya göre örgütlü bir şekilde “parayı” dağıtır. Dağıtılan “parayı” kullanarak piyasadan mal satın almak suretiyle gerçekleştirilir.
“Parayı” dağıtan cihaz, dağıtım organıdır. Dağıtım organı, esas olarak “parayla” ilgilenen organdır. Dağıtım organı, genellikle üretim organı ile bir bütün olarak, üretim ve dağıtımı kontrol eder. Bu organların başlıcaları, kurumsal şirketler ve kamu kurumlarıdır.
Üretim ve tüketim arasındaki asimetri. Gerçekte, üretim ve tüketimin asimetrik olduğunu biliyoruz. Asimetrik olduğu için kıtlık veya kitlesel yoksulluk gibi olgular ortaya çıkar. Üretilen malların tamamı tüketilmez. Üçlü eşdeğerlik sadece “para” dünyasında geçerlidir.
Ayrıca, üretim nüfusu ile tüketim nüfusunun asimetrik olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle, düşük doğum oranı ve yaşlanma sorun haline gelir. Yetişkinliğe ulaşmadan önceki çocuklar ve yaşlılar, kendi başlarına çalışarak gelir elde edemezler. Kendi başına çalışarak geçimlerini sağlayabilecekleri yaş sınırlıdır. Çalışabilenlerin çalışarak elde ettikleri malları, tüm nüfus arasında paylaşmaları gerekir. Bir kişinin çalışarak üretebileceği mal miktarı ile kazanabileceği gelir miktarının oranı anahtardır. Çalışmayanlar, yemek yememeli denildiğinde zor durumda kalırız.
Ekonomi, üretim, dağıtım ve tüketim olmak üzere üç aşamadan oluşur. Yani, üretilen malları, ihtiyaç duyan kişilere, ihtiyaç duydukları zamanda, ihtiyaç duydukları kadar tedarik etmek. Bu, ekonominin işleyişinin rolüdür ve bu süreçte anahtar olan, ihtiyaç miktarını nasıl belirleyeceğimiz ve üretimin tüketimini nasıl düzenleyeceğimizdir. Bunun için yardımcı mekanizma olarak depolama (koruma, tasarruf) vardır.
Piyasa ekonomisinde dağıtımı gerçekleştirmek için, önceden, “parayı” örgütlü bir şekilde dağıtmak gerekir.
“Paranın” dağıtımı, dağıtım organı tarafından örgütlü bir şekilde yapılır. Yani, dağıtım, örgütsel bir sorundur. Örgütsel sorunlar, asgari ücret, tam zamanlı çalışanlar, geçici işçiler gibi istihdam koşulları, çalışma saatleri gibi çalışma koşulları, ücretler ve değerlendirme gibi insan kaynakları sistemleri, işsizlik sigortası, ulusal sağlık sigortası, emeklilik gibi sosyal sigorta sistemleri ve işgücü piyasası gibi sorunları içerir.
“Para”, ödeme hazırlığı olduğu için, tüm insanların, önceden, yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli kaynakları elde edebilecekleri kadar “paranın” dağıtılması gerekir. “Paranın” dağıtımını üstlenen dağıtım organıdır. Dağıtım organı, “paranın” akışını düzenleme ve dengeleme işlevine sahiptir.
Piyasa ekonomisi, önceden, ödeme hazırlığı olarak “parayı” gelir olarak dağıtmak ve önceden dağıtılan “parayı” kullanarak piyasadan mal satın almak suretiyle dağıtımı tamamlamak üzerine kuruludur. Buna karşılık, kontrol ekonomisi, merkezi bir organın üretim ve dağıtımı denetlediği ve planlı bir şekilde dağıtım yaptığı bir sistemdir. Yani, temelde, piyasayı işlevsiz hale getirir. Tüm üretim planlı bir şekilde kontrol edilir.
Burada, piyasa ekonomisini varsayıyoruz. Piyasa ekonomisinde, piyasanın arz ve talebine göre üretim ve stok kontrol edilir. Ayrıca, üretim çalışmasına göre “parayı” önceden, dağıtım organı tarafından örgütlü bir şekilde dağıtılır.
Önemli olan, dağıtım için sistemlerin ve dağıtım organlarının, insanların yaşamlarına ve hayatlarına uygun olup olmadığıdır. İhtiyaç duyulan zamanda, ihtiyaç duyulan kadar “parayı” tedarik edebilecek bir yapıya sahip olup olmadığıdır.
Nüfus, üretim işgücü nüfusu ve üretim dışı işgücü nüfusu olarak ikiye ayrılır ve kendi başlarına gelir elde edemeyen birçok insan vardır. Bu tür insanlara da “para” dağıtılmazsa, ekonomi işleyemez.
Çalışma, tüketim işi ve üretim işi olarak ikiye ayrılır. Tüketim işinin çoğu ev içi çalışmadır. Ev içi çalışma, gelir getirmeyen çalışmadır. Yani, ev içi çalışma “para” kazanamaz. Sadece ev içi çalışma ile, kendi kendine yeterli olmadıkça, ekonomik olarak bağımsız olamaz. Mevcut ekonomik sistem, “para” olmadan yaşamanın mümkün olmadığı bir şekilde yapılandırılmıştır. Bunun bir örneği vergi sistemidir.
Geliri dengeleme mekanizması
Neden gelir yeniden dağıtımı gereklidir? Yani, neden geliri dengelemek gereklidir?
Ana ilke, tüm insanların insanca bir yaşam sürmeleri için gerekli kaynakları piyasadan elde edebilecekleri kadar “paranın” önceden dağıtılması gerektiğidir.
Geliri yeniden dağıtmak, yeniden dağıtılmadığı takdirde ana ilkenin gerçekleştirilemeyeceği içindir. Yeniden dağıtımın neden gerekli olduğunu bilmek önemlidir.
“Genellikle o kişi zengindir” denildiğinde, çok kazandığı (gelir) anlamına geldiği ve varlıklı olduğu anlamına geldiği iki anlamı unutmamalıyız. Gelir yeniden dağıtımı denildiğinde, geniş anlamda servet yeniden dağıtımı da dahil edilir. Burada, geniş anlamda servet yeniden dağıtımı da dahil edilerek incelenir.
Gelir farklarının nasıl ortaya çıktığını açıklamadan önce, gelir farklarının neden ortaya çıktığını açıklamak önemlidir. Birincisi, kendi başına çalışarak gelir elde edemeyen insanlar vardır. Kendi başına çalışarak gelir elde etme yeteneği yaşla yakından ilişkilidir. Yaş, bireyin gücüyle değiştirilemez. İkincisi, farkların varlığıdır. Farkları oluşturan faktörlerin çoğu doğuştan gelir ve bireyin gücüyle düzeltilemez. Üçüncüsü, yoksulluğun varlığıdır. İnsanca bir yaşam sürmek için gerekli geliri elde edemeyen insanlar vardır. Dördüncüsü, felaketler, kazalar veya hastalıklar gibi geçici, olağanüstü harcamaları önleyememek. Beşincisi, soğuk bölgeler, kaynaklar, ulaşım kolaylığı, deneyim veya bilgi, nitelikler gibi çevresel veya koşul farklılıkları. Altıncısı, aile yapısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi sayısı gibi tüketim birimi veya koşul farklılıkları. Bu faktörlerin çoğu, bireyin yetenekleriyle düzeltilemez.
Peki, bu tür gelir farkları ekonomide ne gibi olumsuzluklara yol açar? Birincisi, aşırı farkların varlığı, malların adil dağıtımını engeller. İkincisi, sınıf veya ayrımcılığın nedenidir. Sınıf veya ayrımcılık, insanlar arasında aşılmaz duvarlar oluşturur ve toplumu bölme nedenidir. Üçüncüsü, toplumsal huzursuzluğun nedenidir. Toplumsal huzursuzluk, güvenliğin bozulmasına veya isyanlara yol açar. Dördüncüsü, sermayenin dengesizliği ve eğilimleri yaratır. Bu tür dengesizlikler, dağıtımın adaletsizliğine ve adaletsizliğine yol açar. Beşincisi, servetin dengesiz dağılımı, çalışmadan gelir elde eden kişileri yaratır. Çalışmadan gelir elde eden kişilerin varlığı, ekonominin verimliliğini önemli ölçüde düşürür.
Üretim dışı işgücü, kendi başına çalışarak gelir elde edemeyen nüfusu ifade eder.
Genel hükümet, geliri yeniden dağıtarak dağıtımı dengeleme işlevine sahiptir.
“Para”, dağıtım aracı olduğu için, aşırı dengesizlik olmadan, asgari gelirin sağlanması gereklidir. Bu, gelir yeniden dağıtımının gerekliliğidir.
“Parayı” kullanarak yaşamı gerçekleştiren cihaz
“Parayı” nihai olarak kullanan tüketim organı, yani genel hükümet ve hanelerdir. Tüketim organı, esas olarak, insanlarla ilgilenen organdır.
İnsanların yaşam biçimleri, tüketim biçimi olarak ortaya çıkar. Tüketim biçimi, malların faydalı olduğu süreye göre kısıtlanır. Gıda ve enerji gibi günlük olarak tüketilen mallar ile giysi gibi belirli bir süre boyunca faydalı olan mallar, konut gibi uzun vadeli faydalı olan mallar vardır. Her bir malın tüketim biçimine göre ekonomik sistemin yapılandırılması gereklidir.
Tüketim, bireysel bir sorun ve topluluk sorunudur. Topluluklar, ulus gibi kamu toplulukları ve aile gibi özel topluluklar olarak ikiye ayrılır. Ulusun yapısı, ailenin yapısı bireyin yaşamını düzenler. Bu ilişkiler içinde özgürlük, eşitlik veya refah hakkında konuşmak anlamlıdır.
“Para”, ulus ve aile, bireyi mutlu etmek amacıyla var olan şeylerdir.
Gerçek şekli, tüketime göre üretim yapmaktır, ancak üretim zaman alır ve tüketime göre üretim yapıldığında üretim yetişemez. Bu nedenle, tüketim miktarını tahmin ederek üretim yapılır, ancak üretimde dalgalanmalar vardır ve bu dalgalanmalar belirsiz ve istikrarsızdır.
Özellikle önemli olan, günlük olarak tüketilen gıda ve enerjidir ve gıda üretimi hava durumu ve mevsimlere bağlıdır. Bu nedenle, önemli olan, depolamanın mümkün olup olmadığıdır.
Tüketim, kamu tüketimi ve özel tüketim olarak ikiye ayrılır. Kamu tüketimi ve özel tüketim farklı organlar tarafından gerçekleştirilir. Kamu tüketimi, genel hükümet tarafından gerçekleştirilir ve özel tüketim, haneler tarafından gerçekleştirilir.
Kamu tüketimi, kamu yatırımları ile birlikte gelir ve ulusal idealler veya şehir planlaması ile ilişkilidir. Özel üretim organlarından farklı olarak, piyasa ekonomisine dayanmaz.
Genel hükümet, kamu tüketiminin organı olduğu gibi, aynı zamanda dağıtım organıdır.
Özel tüketim, yaşamın gerçekliğini gerçekleştirir. Tüketim, bir kişinin yaşamını ve yaşamını gerçekleştirmenin sonucudur. Tüketim biçimi, ekonominin temelini oluşturur.
Özel tüketimi istikrarlı hale getirmek için, uzun süreli, sabit bir gelirin sağlanması gereklidir. “Para” ödeyerek, yaşam için gerekli kaynakları piyasadan temin etmek suretiyle piyasa ekonomisi işler.
Ekonominin amacı, gerçek yaşamı sağlamaktır ve “para” arka planda, yardımcı bir araçtır. “Para”, yaşamı sağlamak amacıyla vardır. “Para”, amaç olamaz. Bu noktayı yanlış anlamamalıyız. “Para”, bir borçtur ve borçlu bir alan oluşturur. Gerçek anahtardır ve borç ikincildir. Yani, gerçek anahtardır ve nominal ikincildir.
Özel tüketim organı, işgücü gibi hizmetleri veya faydaları satarak “para” kazanır (gelir) ve kazandığı “parayı” kullanarak piyasadan mal satın alır ve tüketir. Önce gelir vardır, sonra harcama gelir. Gelirden harcamayı çıkararak kalan fazla fonları tasarruf eder.
Ekonomide nihai hedefin tüketim olduğunu unutmamalıyız. Tüketim, yani yaşam anlamına gelir. Yaşam, yaşamak için yapılan faaliyetlerdir. Ekonomi, yaşamak için yapılan faaliyetlerdir.
Aslında, ekonominin nihai amacı tüketimdir. Yani, tüketici ana olmalıdır. Tüketicinin yaşamını sağlamak için ekonomik sistem vardır, üretim için değil. Üretim, tüketicinin ihtiyaçlarına dayanmalıdır. Bu temeli arz ve talep oluşturur.
Ekonomi, yaşamak için yapılan faaliyetlerdir. Tüketici, üretim organına, üretim araçlarını (işgücü, sermaye, toprak vb.) sağlar ve karşılığında “para” kazanır ve bu “parayı” kullanarak piyasadan yaşam için gerekli kaynakları temin eder.
Modern ekonomik sistemde, “para” olmadan yaşam sürdürülemez.
Tüketim birimi, çocuklar ve yaşlılar gibi üretim dışı yaş gruplarını da içeren tüm tüketiciler, bireylerdir. Ancak, “parayı” dağıtma birimi olarak, tüm bireyler olarak kabul edilirse, üretim araçlarını sağlayarak gelir elde edemeyen kişilere “para” dağıtılamaz. Genellikle, birlikte yaşayan bir grup bir birim olarak kabul edilir ve bu birim hane olarak adlandırılır.
Hane, gelir ve giderin dengesi, yani gelir-gider yapısıdır. Kelimenin tam anlamıyla hane defteridir.
Tüketimde önemli olan, üretim miktarı ile tüketim miktarının dengesidir. Tüketim miktarına göre üretimi nasıl kontrol edeceğimiz ve bu nedenle tüketim ve üretimi nasıl bağlayacağımızdır. Tüketim ve üretimi bağlayan yer veya mekanizma piyasadır.
Tüketim ve üretimi bağlayan anahtar, ihtiyaç, talep ve arz gibi şeylerdir.
Tüketim biriminin kazanabileceği miktar ile tasarruf edebileceği sınırı nasıl dengeleyeceği, ekonomiyi istikrarlı hale getiren anahtardır.
“Parayı” kullanarak mal üreten cihaz
Mal üreten üretim organıdır. Üretim organı, maddelerle ilgilenen organdır.
Temsilci üretim organı, kurumsal şirketlerdir.
Mal üretimini üstlenen üretim organıdır. Üretim organı, piyasadan hammadde ve işgücü satın alır ve cihazlar ve ekipman kullanarak mal üretir. Üretim organını çalıştıran, gelir ve gider, yani “paranın” giriş ve çıkışıdır.
Üretim organı, işgücü ve hammadde satın alır (gider), cihazlar (yatırım) kullanarak mal üretir ve bunu satarak “para” kazanır (gelir). “Para”, önce gider vardır, sonra gelir gelir. Bu nedenle, başlangıçta fon sağlamak gereklidir.
Üretim organının çalışması, kâr ile ölçülür.
Üretim organı, dağıtım organı ile bir bütün olarak üretim ve dağıtımı üstlenir. Çalışma ve dağıtımı bağlayan mekanizmadır.
Üretim ve satışlarda dalgalanmalar varken, maliyetler belirgindir, özellikle gelir sabittir. Üretim organından, bu dalgalanmaları düzenleme işlevi beklenir. Yani, istikrarsız sürekli gelir karşısında, sürekli sabit olan sürekli giderdir. Giderlerin çoğu, gelirdir. Gelir, dağıtımın anahtarıdır, bu nedenle uzun vadede istikrarlı bir şekilde sağlanmalı ve dengelenmelidir, bu da ekonomik organın kaderidir. Gelir ve gider dengesizliğini düzeltmek için, gelir-gider değil, “paranın” işlevi ile “paranın” akışını kontrol etmek gereklidir. Bunun için sistem muhasebe ve mekanizma defterdir.
Ayrıca, yatırım gibi uzun vadeli fon akışı ile işletme sermayesi gibi kısa vadeli fon akışı arasında işlev farklılıkları vardır. Bu akışları düzenleme işlevi de ekonomik organa aittir. Bu, üretimle ilgili işlev ile dağıtımla ilgili işlev arasındaki farktan kaynaklanan bir uyumsuzluktur. Bu farkı düzenlemek de üretim organının önemli bir rolüdür. “Paranın” uzun vadeli işlevi ile kısa vadeli işlevi, ayrı ayrı analiz edilmezse, “paranın” işlevini doğru bir şekilde ölçmek ve analiz etmek mümkün değildir.
“Paranın” akışında, sürekli işletme ile ilgili kısa vadeli döngüsel akış ve yatırım gibi uzun vadeli döngüsel akış vardır. Bu iki akış ayrı ayrı düşünülmelidir. Çünkü “paranın” işlevinin doğası farklıdır.
“Paranın” işlevi ve “paranın” akışı, ayrı ayrı analiz edilmelidir.
Belirli bir dönemde “paranın” işlevini gösteren, gelir-gider ve borç-alacak dengesidir. Belirli bir dönemde kısa vadeli işlevi gösteren gelir-giderdir.
Yatırımla ilgili “paranın” uzun vadeli işlevi ayrı ayrı ölçülmeli ve analiz edilmelidir.
Neden üretim organı ile dağıtım organını ayrı düşünmek gereklidir? Çünkü üretim ve dağıtımın amaçları ve mekanizmaları farklıdır ve bir araya getirildiğinde, birinin amacı veya işlevine eğilim gösterme tehlikesi vardır.
“Paranın” dolaşımını kontrol eden cihaz
Piyasa ekonomisini kurmak için, “parayı” piyasada dolaştırmak gereklidir. Ayrıca, “parayı” sadece dolaştırmak değil, aynı zamanda döngüsel hale getirmek gereklidir, aksi takdirde piyasa ekonomisi işleyemez. “Paranın” akışını kontrol eden bir kurum gereklidir. “Paranın” akışını kontrol eden finansal kurumlardır.
“Paranın” üretimi, tedariki, dolaşımı ve kontrolü finansal kurumlar tarafından üstlenilir.
Fon fazlası olan organlardan, fon açığı olan organlara “parayı” sağlamak